Başkanlıktan yapılan açıklamaya nazaran, 2024 yılı hac tertibiyle ilgili çalışmalarda bulunmak üzere Suudi Arabistan’a giden Erbaş, Medine’de, Avrupa’dan umre ziyareti için gelen gençlerle buluştu.

Burada gençlere hitap eden Lider Erbaş, Hazreti Peygamber’in Veda Hutbesi’nde insanlara Kur’an-ı Kerim’i ve sünnetini emanet ettiğini, bunlardan asla taviz verilmemesi gerektiğini belirtti.

Erbaş, şöyle devam etti:

“Müslümanların yönetimi altında bulunan kentlerde, devletlerde, dini, ırkı, mezhebi ne olursa olsun her vakit bir barış olmuştur, kâfi ki Müslümanların yönetiminde olsun. Müslümanlar bir yurdu, bir kenti fethettiği vakit orada katliam yapmaz. Zira İslam’da bu yasaktır ve İslam’ın hak din oluşunun en büyük göstergelerinden birisi de budur. İnsan sana karşı rastgele bir ihanet etmiyorsa, düşmanlık yapmıyorsa onunla komşuluk yapabilirsin, tıpkı kentte barış içerisinde oturabilirsin. Birlikte yaşama deneyiminin en hoş örneklerinin yaşandığı yerler daima İslam topraklarıdır.”

Kudüs’ün, Müslümanların yönetimindeyken barış yurdu olduğunu, 1948’den sonra barış yurdu olmaktan çıktığını söz eden Erbaş, “1948 yılında orada kurulan işgal devleti, Müslümanlara zulmetmeye başladı. Adeta Almanya’da, Avrupa’da, çeşitli yerlerde kendilerine uygulanan o zulümlerin neredeyse intikamını alırcasına.” değerlendirmesini yaptı.

Hazreti Peygamber’in savaşa giden gençlerin ceplerine bir talimatname koyduğunu, bunların fıkıh kitaplarının savaş hukuku bahisli kısımlarında yer aldığını belirten Erbaş, “Savaşta hiçbir formda çocuklara, bayanlara, yaşlılara, günahsızlara, mabetlere, din adamlarına, mescitlere, kiliselere, havralara dokunmayacaksınız. Bu İslam’ın en kıymetli kararlarından birisidir. Bu kararları Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere’de koydu. Bunlar kıyamete kadar geçerli kararlardır.” sözlerini kullandı.

Umreye gidenlerin ömürlerine nasıl devam etmeleri gerektiğini de anlatan Erbaş, şunları kaydetti:

“Umreden sıhhat ve afiyet içerisinde konutlarınıza döndükten sonra daha evvel yapmış olduğumuz birtakım yanlışları yapmayacağız. Zira bu bir tövbe, istiğfardır. Umreye, hacca gelmek tövbe etmek manasına gelir. Pekala tövbe eden beşerler ne yapar? Geçmiş günahlarını artık tekrarlamazlar, yanlışlarını yapmazlar, yapmamaya çalışırlar. İnsanız, beşeriz lakin irademizi kullanarak, o yüz sürdüğümüz ravzayı hatırlayarak, Kabe-i Muazzama’nın etrafında verdiğimiz kelamları, tavaf esnasında okuduğumuz duaları ömrümüz boyunca, nefesimiz bitinceye kadar hatırlayarak, kendimize sahip çıkmaya çalışacağız. Yanlışlara, kötülüklere düşmemeye uğraş edeceğiz.”