Neden kendi sesimizi duyduğumuzda ürpeririz?
Ses üretimi, havanın akciğerlerden itilmesiyle birlikte diyaframda başlıyor. Bu hava yüksek hızlarda ses tellerinden geçiyor ve tellerin saniyede yüzlerce kez titreşmesine sebep oluyor. Bunun sonucunda da boğaza doğru hareket eden ve sonrasında dil ve ağız ile şekil verilerek sesin oluşturulduğu ses tonları meydana geliyor. Çıkan bu ses iki farklı şekilde algılanıyor: Biri hava iletimi, diğeri ise kemik iletimi yoluyla.
Populer Science Türkçe’de yer alan ayrıntılara göre endi sesimizin kayıtları da dahil çoğu sesi hava iletimiyle duyuyoruz. Ses dalgaları havada yolculuk ederek kulak kanalımıza giriyor ve kulak zarımızı titreştiriyor. Kulak zarı, bu titreşimleri orta kulaktaki ufak kemiklere aktarıyor. Titreşimler sonrasında iç kulaktaki salyangoza iletiliyor ve buradan elektriksel sinyallere dönüştürülerek beyne gönderiliyorlar. Fakat kemikten iletilen ses (kendi sesimizi gerçek zamanlı olarak böyle duyuyoruz) orta kulağı tümden es geçiyor. Bu durum, ses titreşimleri kafatası kemiklerinden kulak salyangozuna aktarıldığı zaman meydana geliyor.
Yine de kendimizin bir uzantısıyken sesimizi nahoş bulmamız tuhaf. Bu olguyu araştıran bilim insanları, birinin kendi sesini sevmeyebilme sebebinin, sesimizin duyma organlarımızda algılanma şeklinin ardında yatan fizyoloji ile birinin nasıl konuştuğuyla ilgili psikolojik ve sosyal baskıların bir birleşiminden kaynaklanıyor olabileceğini düşünüyor.
Yapılan araştırmalar, siz konuştuğunuz zaman başka kişilerin duyduğu şey olan aktif konuşma sesinin, sesin nasıl algılandığını etkilediğini göstermiş. Aktif konuşma sesi, birisinin ne gibi spesifik sosyal özelliklere sahip olduğuna veya olmadığına yönelik varsayımlara yol açabilir; bunlar arasında zeka, servet, güvenilirlik, uyumluluk, duygusal istikrarlılık ve yetkinlik gibi unsurlar da var.
Stanford Üniversitesi Tıp Merkezinde çalışan kulak burun boğaz ve baş boyun cerrahı Dr. Brian Nuyen, “Seslerimiz kendimizi doğal şekilde ifade etme ve kendimizi dış dünyaya sunma biçimimizdir” diyor ve şöyle devam ediyor: “Riskler cidden yüksek. İnsanlar anlık kararlar verebilir ve sesimiz hakkında veriyorlar da.”
Bu durum, transeksüel veya iki cinsiyetin dışında olan kişiler için özellikle can sıkıcı olabilir ve bu kişilerin seslerinin, cinsiyet tanımlarıyla uyumlu olmadığını hissetmelerine sebep olabilir. Böyle durumlarda ses eşleşimi yardımcı olabilir.
Pittsburgh Üniversitesi boğaz hastalıkları bölümü başkanı ve Pittsburgh Üniversitesi Tıp Merkezi Ses Hava Yolu ve Yutma Merkezi direktörü Dr. Libby Smith, “Bu durumun büyük bir parçası da cinsiyetle uyumlu özel ses terapisi” diyor:
“Bazen ameliyat da gerekiyor ama çoğu zaman bir konuşma patoloğunun kişinin kelime, ton ve vezin (konuşma melodisi) seçiminde yaptığı şeyleri nasıl değiştireceğini belirlemesine yardımcı olmak için sağladığı stratejiler de ameliyat olmadan o eşleşime ulaşmalarına yardımcı olabilir ki bu çok güzel bir şey.”
Gazeteciler, CEO’lar, politikacılar, medya kişilikleri, ünlüler veya eğitimciler gibi profesyonel ses kullanıcıları da seslerini farklı bir sebeple değiştirebilirler: Kendilerini, profesyonel çıkarlarına en iyi hizmet edecek şekilde betimlemek için.
“İnsanların meslek taleplerini karşılamak için seslerini değiştirmesi nadir bir şey değil” diyor Smith. “Bu yüzden kadın gazeteciler ve yayıncılar bazen tonlarını biraz düşürüyorlar. Bu işlem sıklıkla vokal kızartma adı verilen bir şeyle yapılıyor çünkü maalesef, pes seslerin otoriteyi simgelediğine yönelik toplumsal bir düşünce var. Neyse ki bu, değiştirmek için toplum olarak üzerinde çalıştığımız bir şey. Fakat şu an için gerçek bir durum.”
Sesin çıkma biçimi farklı şekillerde değiştirilebilir. Bunlar arasında nefesinizi ya da nefesi diyaframınızdan nasıl desteklediğinizi düzenlemekten, sesleri dudaklarınız, diliniz, damağınız ve dişlerinizle nasıl şekillendirdiğinizi değiştirmeye kadar farklı yöntemler var. Bu şekilde istediğiniz sese ulaşabilirsiniz.
“Birçok kişi sesinin çıkma şeklini değiştirebilir ve değiştiriyor da” diyor Nuyegen. “Sesimiz, vücudumuzun şekillendirilebilir bir yönü. Uyum sağlayıp geri bildirim kullanarak, sesimiz de dahil olmak üzere vücutsal fonksiyonlarımızı gerçekleştirme şeklimizi değiştirebiliriz.”
Share this content:
Yorum gönder